Hollywood’da bir ‘mit’ yıkıldı mı? 

Efnan Atmaca – ABD’de pop arka akımının ünlü sanatkarı Andy Warhol, “Bir gün herkes 15 dakikalığına ünlü olacak” dediğinde şimdi ‘60’lı yıllardaydık… Toplumsal medya ile internetin hayatımıza körlemesine girişiyle Warhol’un bu kehanetinin ne kadar yanlışsız çıktığını gördük, görüyoruz. Artık şöhret olmak için uzun ve dikenli yolları bir bir aşan isimlerin kıssası demode oldu. Pekala, kendine sağlam bir meslek yapmak için onca yıl uğraşanlar günümüzün modasına ayak uydurduğunda, onları saran gizem atmosferi aralandığında hayranları hayal kırıklığına uğruyor mu? İşte bu soru Hollywood’dan çıkıp dünyayı saran “güç” simgesi, aktör Sylvester Stallone’nin korunaklı kalesini terk edip, özelini bir reality gösteri aracılığıyla halka açmasıyla yine gündeme geldi. 

Sektöre ihanet mi? 

“Rambo” ve “Rocky” sinemalarıyla tanıdığımız, “Acı yok” diyerek, insanların hudutlarını zorlayan Stallone, namıdiğer Sly; kızları ve günlük yaşantısıyla farklı bir kulvarda ünlü artık… İkinci Dünya Savaşı’nda geçen, futbolun gücünü “Zafer” nidalarıyla Paris’ten dünyaya yayan “Zafere Kaçış”ın aktörü aslında bir kahraman değil, sıradan biri olduğunu gösteriyor “Stallone Ailesi” isimli bu reality gösteriyle. Bazılarına nazaran “baba” olma damarı ağır basıyor; çocuklarını birer yıldıza dönüştürme uğraşı münasebetiyle üç kızına bir gelecek kurma hedefi mazur görülebiliyor. Bazılarına nazaran ise Hollywood’un “yüceliği”ne bir ihanet onunki. Ne kadar dürüst olduğu ise bu soru işaretlerinin en büyüğü. 

Sylvester Stallone, birinci sineması 1982’de çekilen “Rambo” serisinde savaşmak için tek başına Afganistan’a girecek kadar güç gösterisi yapıyordu. / Sylvester Stallone, 1976 imali “Rocky” sinemasında de namağlup bir şampiyon boksörü canlandırıyordu.

Ailesiyle sahnede 

YouTube üzerinden yayımlanan programda Sly, Oklahoma’da çektiği cürüm draması “Tulsa King”in setinde çıkıyor karşımıza. 25 yıllık karısı ve üç kızının annesi Jennifer Flavin’e geri döndüğünü görüyoruz evvel. Sonra da bu aşkın nasıl başladığına tanıklık ediyoruz. ‘80’lerden günümüze uzanan büyük bir aşk… Akabinde üç kızı çıkıyor sahneye. Hepsi birbirinden cazip üç kızla tanışıyoruz. Bu defa Sly’ı, kızlarına sabahın beşinde imtihan çektiren, boks eğitimi veren ve askeri disiplinle çocuklarını büyüten bir baba olarak tanıyoruz. Satranç ve şiir okuma vakitleri de var. Yani hem fiziklerini, hem ruhlarını hem de beyinlerini geliştiriyor çocuklarının… 

Şov devam etmeli!  

Gururla izliyor üç kızını Sly. En büyükleri Sophia, babasının mantıklı istikametini almış, ortanca Sistine, babasının “korkusuz”luğunu taşıyor, en küçük olan Scarlett ise, iki dünyanın ortak kümesi. Sly’in kendine mahsus espri yeteneği de onda zuhur etmiş. Üçü de kusursuz görünüyor, gösteriyi sürdürmek ve güçlü şahsî markalar oluşturmak için gereğince özelliğe sahipler. Karşımızda kendilerini sevgi dolu olarak tasvir eden bir aile var. Bunun üzerini o denli güçlü çiziyorlar ki, bir gariplik olduğu hissi geliyor seyredenlere. Lakin biliyoruz ki bu gösteriye denk gelen günlerde Sly, “Onu gördüğüm her an içimde kelebekler uçuyor” dediği karısına boşanma davası açmış. O ortada ne oldu bilinmez, boşanmaktan vazgeçmişler. Lakin gösteride bu kısım yok, zira onlar gösteride sevgi dolu bir aile olarak görünüyorlar. Sophia’nın erkek arkadaşıyla yaşadığı sıkıntılar hakkında dertleşmesi üzere sahneler de bu imajı perçinliyor. 

Bu bir imaj yaratma meselesi 

Elbette hiç kimsenin, bilhassa ünlülerin neler yaşadıklarını harfi harfine sergileme mecburiliği yok lakin yapılan işin isminde “reality” yani gerçeklik sözü varsa, neden yalnızca makyajlı tarafın gösterildiği önemli bir tartışma konusu. “Günlük hayatımızı sizinle paylaşıyoruz” derken, aile içinde yaşanan problemler herkes tarafından bilinirken saklanıyorsa, akıllara bu tip programların emelinin yeni bir imaj oluşturma korkusu olduğu geliyor. Yani kirleri, çamaşırları havalandırırken kendini nasıl istiyorsa o denli pozisyonlandırma uğraşı. O vakit bu gösterilerle yıllarca emek verdiği şöhreti tartışılır hâle getirmenin ne mantığı var? Onun karşılığı tahminen başında da dediğim “baba yüreği”. Kızlarının yolunu açma, işlerini kolaylaştırma isteği. Tüm bunlar porno sinemalarla başlayan mesleğini doruk noktasına ulaştıran Sly’ın tırnaklarıyla yarattığı Hollywood mitini yıkmasını haklı gösterir mi, hayranlarına kalmış. Bize bu kıssadan düşen her gördüğümüze inanmamak ve hayranı olup,  arşa çıkardığımız ünlüleri hayal kırıklığına uğramamak için oralarda bırakmak galiba.