Numan Kurtulmuş açıkladı: Özdağ bizden bakanlık talep etti

Kurtulmuş’un açıklamalarından öne çıkanlar şöyle: Sinan Bey’in aldığı oyların tahlilini düzgün yapmak lazım. Biraz protest bir oy. Birinci ortaya koydukları his; bilhassa Türkiye’nin ayrılamaz bütünlüğü, teröre karşı gayret, siyasette terörün gölgesinin olmaması konusunda ortak bir eğilim anlaşılıyor. PKK/PYD aksiliğinin yüzde 5.2’nin ana damarını oluşturduğunu söyleyebiliriz. Bu oyların Tayyip Erdoğan’a kayış göstereceğini söyleyebiliriz. O kitlenin bir numaralı tercihi terörle çaba olduğunu, PKK/PYD tersliği olduğunu biliyoruz. Terörle gayrette çok net uğraşta duran sayın Cumhurbaşkanımızı ana münasebetlerden birisi olduğunu tercih ediyoruz. Kimi HDP’li aktörlerde şunu bile söyleyenler oldu, ‘Biz de Suriye’dekiler, Rojava bölgesindekiler üzere büyük kazanımlar elde edeceğiz’. Orada ne kazanım var? Kentler yıkılmış. Mahallî idare özerkliğinin Kılıçdaroğlu tarafından açıkça lisana getirilmesi. Birtakım mitinglerde Apo’ya özgürlük sloganları atılması. Bütün bunlar vatandaşta tedirginlik oluşturdu.

“KILIÇDAROĞLU’NUN HDP’YE BİR DEFA DAVETİ OLDU MU?”

Bunların iplerinin kimlerin elinde olduğu aşikardır. Emperyalistlerin, vekalet savaşı ismi altında terör örgütlerini kullanarak bölgeyi parçalamak istedikleri aşikardır. Çok açık söylüyorum içlerindeki kini artık gizleyemiyorlar. ‘Erdoğan iktidarı giderse hepimizi öldürecekler’ dedi bir tanesi. Fırsat bu fırsat biz burada Erdoğan’ı bir halde indirip Kılıçdaroğlu’na dayanak verelim dediler. Birtakım FETÖ’cü hesaplar tarafından da tıpkı durum geçerlidir. Bütün güçleriyle bu seçime asıldılar, Kılıçdaroğlu seçilsin noktasında. Erdoğan’ın karşısında konumlanmış bir öbür politik aktör var; Kılıçdaroğlu. Dünyanın sayılı mecmuaların, prestiji, tirajı olanlar manşet attılar. Hazırladıkları kapaklar, yazdıkları yazıların hepsi ruhsal harekatıydı. ‘Tayyip Erdoğan’ı periyodunu, sandığa gidin demokrasiye sahip çıkın, 2023’ün en kıymetli seçimdir’ diye yayın yaptılar. Kılıçdaroğlu şunu açık söyleyebilirdi; ey HDP kalkın Kandil’e dönün, PKK/PYD’ye dönün; ey terör örgütleri biz PKK’nın Kürt halkı üzerindeki baskısını kabul etmiyoruz, diye bir defa HDP’ye daveti oldu mu? Oradan gelen dayanağa eyvallah diyen, o takviyeden medet uman bir aday olduğunu da unutmayın. Birebir şeyi FETÖ hesapları için de söyleyebilirim.

ÜMİT ÖZDAĞ’IN TAKVİYESİ SEÇİMİ NASIL TESİRLER?

O kitlenin temel probleminin teröre karşı olduğunu biliyoruz. O birlikteliğin ortaya çıkmasıyla birlikte Millet İttifakı’nı açıktan destekleyen HDP’nin nasıl bir türbülans yaşadığını izliyoruz. Bunları biliyoruz. Ne kadar tesirler, ne biçimde tesirler bunu bilemem. Benim siyasi terbiyem orada konuşulanları anlatmayı mümkün kılmaz. Orada konuşulanların bir kısmı, ana çerçevesi ortak basın toplantısında gündeme geldi. Göçmenlerin geri gönderilmesiyle ilgili Türkiye’nin istekli, onurlu ve inançlı bir dönüş için plan yaptığı, 1 milyona yakın yeni bir Suriyelinin de orada oluşturulacak yerlere yerleştirileceğini böylelikle bir program, takvim içerisinde geri dönüşüm sağlanacağıdır. Bu BM’nin parametreleridir. Belirsizliğe, hayati risklerin olduğu ortama gönderemeyiz. Terör örgütlerinin cirit attığı bölgelere bunların gönderilmesinin hesaplanması lazım insani bakımdan. Basın toplantısında da Özdağ ‘Biz istekli değil gerekirse mecburî olarak göndermek isteriz’ dedi. Orada bir farklılığın olduğu açık. Bu bahisleri konuştuk. Göçmen probleminin çok titiz ve ayrıntılı formda hükümet tarafından çalışıldığını kendisine tabir ettik. Hiç konuşulmamış üzere açıklama yapması gerçek değildi.

“SAYIN ÖZDAĞ BİZDEN BAKANLIK TALEP ETTİ”

Daha sonra net bir biçimde anlaşıldı ki, bunu söylemek istemezdim ancak sayın Özdağ, göçmenlerin gönderilmesiyle ilgili bir bakanlık talebinde bulundu. Bu kadar tartışmadan sonra söylemek hakkaniyeti teslim bakımından olur. Bir bakanlığın verilmesi ve göç sorununun o bakanlık üzerinden düzenlenmesi, tercihan İçişleri Bakanlığı üzerinden düşünülüyordu. Göç sorununun bizim tarafından düzenlenmesinin hakikat olacağı, tercihan İçişleri Bakanlığı olmasının yanlışsız olacağını tabir etti. Ben de verdiğim karşılığı söyleyeyim; Cumhur İttifakı başından itibaren hiçbir halde al ver pazarlığı içerisinde olmadık. Cumhur İttifakı’na katılan hiçbir partinin bu türlü bir pazarlığı olmamıştır. Karşı tarafla daha önce temasın olduğunu söyledi, görüşmeden sonra da temas olabileceğini söyledi. Biz de açık pazarlık değil ilkesel duruşumuz olduğunu söyledik. Temelde terör ve göç üzere iki mevzuyu konuştuk. Çok hoş, uygar ve olgun bir görüşme oldu. Sonuçta temel sorunun bir konum ya da bakanlık pazarlığı olduğunu tabir etmek isterim.

“VATANDAŞIMIZ ERDOĞAN’I BIRAKMAYACAĞIZ DEDİ”

50+1 münasebetiyle birinci sefer bir durumla karşılaşıyoruz. Seçim birinci çeşitte bitmiyor. Vatandaşımız birinci tıpta ‘Biz Erdoğan’ı bırakmayacağız’ dedi. Büyük bir muvaffakiyettir, mükemmel bir muvaffakiyettir. Meclis’te çoğunluğu alması da harika bir muvaffakiyettir. Burada bileşik kaplar oluştu. İlkesel müştereklik olmasaydı bir MHP’linin, Tekrar Refah Partili’nin, BBP’linin bu kadar rahat biçimde Cumhurbaşkanımıza oy vermesi mümkün olur muydu? Bu seçimde vatandaşımız hem Cumhurbaşkanımıza sahip çıkmış hem de Cumhur İttifakı’na Meclis’te üstünlük sağlamıştır. Yüzde 49,5 oy aldık. Bu büyük muvaffakiyet. Artık ikinci çeşitte tekrar seçime gidiyoruz. Bunun üstüne ne alabilirsek alacağız. Çok daha yüksek bir oyla, kimsenin gık çıkaramayacağı, mazaret uyduramayacağı halde Cumhurbaşkanımızı seçeceğiz. Bu çift maçlı kupa finali. Birinci maçı biz kazandık lakin daha kupayı almadık. Uzunca müddettir karşı taraftan ‘parlamenter sistem’e ilgili ses çıkmamaya başladı. Cumhur İttifakı Meclis’te çoğunluğu elde etti. Parlamenter sistem olabilmesi için anayasa değişikliği lazım. Şu anda Millet İttifakı’nın rastgele kanun çıkarmak gücü bile yoktur.

“PARLAMENTO ÇOĞUNLUĞU OLMAYAN LİDER RAHAT ÇALIŞAMAZ”

Seçimi Allah’ın müsaadesiyle Cumhurbaşkanımız önemli bir oy farkıyla kazanacaktır. Hangi kaide altında neyin ne olacağı anayasal tertip içinde tanımlanmıştır. Birinci sefer seçimi ikinci çeşide bıraktık. Cumhurbaşkanlığı sistemini 5 yıldır uyguluyoruz. Bunu revize edilebilmesi kimi noktalarda konuşulabilir. Seçim beyannamesinde bunu lisana getiriyoruz. ABD’de topal ördek tabirini kullanıyorlar. Lider ile senato farklıysa orada karar çıkmıyor. Burada bu türlü bir ihtimal görmüyorum. Parlamento çoğunluğu olmayan Liderin çok rahat çalışmayacağı aşikardır. 50 +1 konuşulabilir. Şu anda oyun devam ederken kural değişmez.