Çocuklar için arkeoloji

Ali Akar | [email protected]/Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Kırklareli’nin Lüleburgaz ilçesine bağlı Celaliye Köyü’ndeki Celaliye Ortaokulu Arkeoloji Kulübü olarak bu yıl “ArkeoÇocuk” ismini verdiğimiz bir proje başlattık. Emelimiz öncelikle arkeoloji bilimini tanımak, bol bol okuyarak bilgi sahibi olmak ve geçmişi somut olarak ellerimizle yine canlandırmaktı. Bilhassa 10-12 yaş aralığındaki çocuklarımızda arkeoloji sevgisini oluşturabilirsek geleceğin şuurlu toplumu için büyük bir adım atmış olacağımıza inanıyorduk. Aslında her şey üniversite eğitimim sırasında aldığım arkeoloji derslerinin ilgimi çekmesiyle başladı. Arkeoloji, geçmiş uygarlıkların seslerini çağlar ötesine duyuran bilinmeyen bir prosedürdü benim için. Bu süreçte derslerden fırsat buldukça arkeoloji hakkında araştırmalar yapmaya başladım. İmtihanlar, atanma, misyon yerleri derken ortaya yıllar girdi. Vakit zaman tarih okumalarımın ortasındaki arkeolojik bilgiler, haberler, içimdeki arkeoloji heyecanını ortaya çıkarsa da uzun müddetli olmuyordu. Ta ki Milliyet Arkeoloji mecmuası ile tanışana kadar. 2022 Mayıs’ında elimde dergim, bir yandan okuyor bir yandan düşünüyordum; “Neden öğrencilerimle uzun soluklu bir proje yapmıyorum?” Çabucak aklıma gelen fikirleri kâğıda dökmeye başladım. Sonraki gün öğrencilerime projeden bahsedip ne düşündüklerini sordum. Gözleri heyecanla parlamıştı. O hafta boyunca yapabileceklerimiz üzerine konuştuk. Haziranda okulların tatil olmasıyla birlikte orta vermiş olsak da okumalarımız, araştırmalarımız devam etti.

Dergi editörümüz Görkem Bey’in kendi arşivinden öğrencilerimize gönderdiği Milliyet Arkeoloji’nin eski sayıları da yeni fikirler üretmemize oldukça katkı sağladı. Eylül ayı ile birlikte “Arkeo-Çocuk” ismini verdiğimiz projemiz netleşmeye başlamıştı.

Yapılan çalışmalar

İşe birinci mağara fotoğraflarını çizerek başladık. Öğrencilerimin ellerinde rengârenk kalemleri kâğıtla buluşurken binlerce yıl öncesinde yaşadıklarını hayal ediyor ve çizdikleri fotoğrafları hissediyorlardı. Akabinde etrafımızdan topladığımız taşlarla minik heykeller, formlar yaptık ve taşlar üzerine çeşitli fotoğraflar çizerek insanların geçmişte doğayı sanatla nasıl birleştirdiğine şahsen yaparak şahit olduk. Çalışmalarımızda farklı malzemeler kullanmak hem bizlere farkındalık kazandırıyor hem de geçmişte insanların etraflarından nasıl yararlanmış olabilecekleri hakkında yeni ufuklar açıyordu. Bu sıralarda Göktürk alfabesi ile tahta kesimler üzerine metinler yazmaya başladık. Hiyeroglifi de atlamamalıydık. Papirüse benzetmeye çalıştığımız kâğıtlar üzerine hiyeroglifleri yazmaya başladık. Kil üzerine çivi yazısı, topraktan küçük tümülüs örnekleri, bahçede hafriyat alanı hazırlama, mitolojik hikayeler yazma, müzelere ve hafriyat alanlarına seyahatler üzere daha pek çok aktiflik de gerçekleştirilmek üzere bizleri bekliyor. İlkbaharda gerçekleştirmeyi planladığımız arkeoloji standımızın ise tüm çalışmalarımızın bir yansıması olacağı inancındayız. Şimdiden mecmua takımımızı ve tüm arkeoloji sevenleri standımıza davet ediyoruz!